1 Eylül 2013 Pazar

HAMBURG

LİMAN ŞEHRİ '' HAMBURG ''                  

     Soğuk bir Timmendorfer gecesinden sonra güne otelimizin ( Leuchttrum ) muhteşem kahvaltısıyla merhaba diyoruz. Ermeni bir bayanın işlettiği bu küçük otel, kahvaltı menüsüyle bizi baya etkiledi. 10 çeşit ekmek, her türlü peynir, 5-6 çeşit içecek, sosis-salam-jambonlar ( tabi biz domuz eti olduğu için bunlardan yemedik ), meyvesi, meyveli yoğurtları ve tadı hala damağımda olan sıcacık kruvasanlar. Kahvaltıya o kadar kaptırmışım ki kendimi bir tane bile fotoğraf çekmek aklıma gelmemiş :)

     Sağlam bir kahvaltıdan sonra Timmendorfer 'den 80 km uzaklıktaki Hamburg'a doğru yola koyulduk. Gezimiz arabayla olduğu için şehir merkezinde bulunan Europa Passage AVM'nin otoparkına bıraktık. Burası aynı zamanda U-ban' ın Rathaus çıkışlarından biri. 

  
     Otoparktan Mönckeberg ( birçok ünlü firmaların bulunduğu alışveriş caddesi ) caddesine doğru çıktığımızda yolun tam karşında St. Peter's Kilisesi bulunuyor.
 




   
     St. Peter's Kilisesi, yapımı 11. yy.'da başlanan Hamburg'un en eski kilisesidir. 1842 yılındaki yangından sonra kilise tekrar inşa edilmiştir. Kiliseye girdiğimizde ayin vardı. Fotoğraf çekmek yasaktı. Ortam çok güzeldi ama bunu fotoğrafa dökemedim.

     St. Peter's Kilisesinin tam arkasında Dietrich Bonhoeffer heykeli var. Dietrich Bonhoeffer, Nazizm'e karşı durmuş Alman teolog. Sonu o dönemdeki çoğu düşünür gibi idam olmuş.

 
     Kiliseden Rathausmarkt'a doğru yürümeye başlıyoruz. Cadde üzerinde birçok mağaza var ama pazar günü olması nedeniyle tamamına yakını kapalı. Meydana geldiğimizde bütün iltişamıyla Hamburg Rathaus bizi karşılıyor.















     Hamburg Belediye Sarayı 1842 yılında tamamen yandıktan sonra, belediye meclisi geçici olarak iğreti mekanlara taşınır – 55 yıl süresince! Açılışı 1897 yılında yapılan yeni belediye sarayı, 647 odaya sahiptir ve 4000’den fazla meşe direğin üzerinde durmaktadır. Hansa stiline tam zıt olarak belediye sarayı, toplam 20 imparator heykeliyle külfetle süslenmiş ön cephesiyle parlamaktadır. Ana kapının üzerinde Latince olarak: “Atalarının elde ettiği özgürlüğü torunlar layık biçimde korumalıdır” yazmaktadır. Görkemli yapı 111 m. genişliğindeki ön cephesi, 112 m. yüksekliğinde ortada yer alan kulesi ve avlusuyla sizi tarihi bir gezintiye çağırıyor.







     Binanın alt tarafında turizm danışma bulunuyor. Ayrıca bu görkemli binayı yaklaşık 15 euro karşılığında grup grup gezme şansınız da var. Biz hem zaman darlığından hem de sıranın uzun oluşundan içini gezmeden avluya geçtik.

     Avlunun ortasında sağlık ve temizlik tanrıçası Hygieia'yı tasvir eden heykelin bulunduğu Hygieia Çeşmesi bulunmaktadır. Alman heykeltraş Joseph von Kramer tarafından 1895-96 yıllarında tasarlanmış, yapımına başlanmış ve 1897 yılında tamamlanmıştır. Çeşmede işlenilen temada mitolojik sağlık ve temizlik tanrıçası Hygieia'nın kullanılmış olma nedeni, 1892 yılında Hamburg, Almanya'da yaşanan kolera salgınını alegorik biçimde dile getirmektir. Bu heykelde Hygieia, elinde günümüzde de eczacılığın sembolü olan tastan su dökmektedir. Ancak Kramer'in bu eserinde tasın etrafında yılan sarılı değildir.


 


     Rathaus'tan çıktından sonra meydanın köprüye bakan tarafın kanalın hemen yanında 1. Dünya Savaşı kayıplarına adanan bir annenin çocuğuna özlemini tasvir eden bir anıt var. Burada ayrıca dikkat çeken başka birşey ise, 1842'deki yangından sonra Venedik'ten esinlenerek inşa edilmiş Alster Arcades ismi verilen binalar. Birçok kafe ve restoranın bulunduğu bu yer kanal ve köprülerin etkisiyle de tam bir seyir keyfi. 





     Bu arada Hamburg'daki köprülerin sayısı, Amsterdam ve Venedik'deki köprülerin toplamından fazlaymış. Şehirde yaklaşık 2500 köprü bulunuyor. 



     Rotamız St. Nikolai kilisesi... Kiliseye girmeden hemen yanında bulunan parkta biraz dinlendik. Emin olun yeni yerler görmek güzel ama bir o kadarda yorucu. Tabi birde 2 yaşında kızınla yapıyorsanız bunları :) Hamburg'da adım başı park görmeniz mümkün ve bu parklarda muhakkak birçok anıt,fıskiye ( Melih Gökçek'e selamlar :) )  yada havuz var. 

     St. Nikolai kilisesi yapımı 1846'da başlayıp 1874'de tamamlanan 147 m yüksekliğiyle o zamanın en uzun yapısıymış. 2. Dünya Savaşı sırasında Müttefik Kuvvetlerin hava saldırılarında büyük hasar almıştır. Günümüzde sadece kule kısmı ayaktadır ve anıt olarak işlevini sürdürmektedir.




 
     
     Kuleye 3.70 Euro karşılığında asansörle çıkılabiliyor. 76 m.'ye kadar çıkılan kuleden panaromik Hamburg fotoğrafları çekilip, hemen hemen bütün Hamburg'u görebilirsiniz.






     Yıkık kilise de denen St. Nikolai'nin bahçesinde Angel on Earth gibi birçok heykel bulunuyor. 





     Kilisenin hemen yanında müzesi bulunuyor. St. Nikolai Museum...



     Grober Burstah caddesine dönüp Rathaus'a doğru ilerlerken Adolphsplatz sokağına döndüğümüzde sağımızda Hamburg Ticaret Odası bulunuyor.

     Sokağı takiben Alter Wall caddesine çıkıyoruz. Bu caddenin paralelinde ise Neuer Wall caddesi var. Burası Hamburg'un Nişantaşı'sı. Birçok lüks mağaza var bu caddede. 






     Neuer Wall'dan Alster Gölüne doğru ilerlerken Post Strabe sokağına döndüğümüzde karşıma Alte Post çıkacaktır. Burası 1847 yılında kurulmuş eski bir postane.Günümüzde ise giriş ve 1. katında mağazalar, üst katlarında ofisler bulunan tarihi bir yapıya bürünmüştür.


     Sonunda Alster Gölüne varmış bulunmaktayız. Alster Gölü, Binnen ve Aussen Alster olarak ikiye ayrılıyor. Binnen Alster diğerine göre daha ufak olanı ve turistlerin dinlenme noktası. Buradan gölün içindeki dev fıskiyeyi ve oluşan manzarayı izlemek insanı rahatlatıyor. Birçok kafe bulunuyor burada. Ayrıca tekne turlarıda buradan kalkıyor. Biz gittiğimizde kürek yarışması vardı şansımıza. Hayatımda ilk defa kürek yarışı izledim :) Tabi birçok kuğunun size resital verdiğini eklemeden geçemeyeceğim. 





     Burada bulunan Alex Cafe'nin ününü daha önce duymuştum. Size tavsiyem sizde muhakkak buranın farklı cheesecakelerinin tadına bakın.  





     Alster nehri kenarındaki Jungfernstieg, uzun zamandır Hamburg’un alışveriş ve gezinti caddesi. Eskiden aileler pazar günleri burada gezintiye çıkar ve bekar kızlarını ("Jungfern") görücüye çıkarırlarmış. Günümüzde ise burada her şey büyük alışveriş merkezleri ve seçkin mağazalar etrafında dönüyor. “Hamburger Hof” pasajı da Jungfernsteig’de bulunmakta. Büyük ve küçük şık mağazalar seçkin ürünleriyle adeta birbirleriyle yarışıyor. Jungfernstieg boyunca meşhur “Alsterhaus” ve “Streit’s” sineması gibi geleneksel binalar var.






     Dünya'nın ne kadar ufak olduğunu hoş bir sürprizle gene anladık. Alster gölünün çevresinde gezerken ablamın sırtına birinin dokunması ve lise arkadaşıyla kucaklaşması. Rotamızda 30 dk. gecikmeye yol açacak bu hoş sürpriz güzel hatıralarımızdan biri oldu...

   
     Aslında bu bölgede daha çok gezilecek yer olmasına rağmen yolumuzu Elbe Nehrine doğru çeviriyoruz. Burada daha önce planladığımız bir tekne turuna çıkacağız ve Kentsel dönüşüm projesi olan Hafencity'e gideceğiz.

     
Öndeki St. Martin kilisesi, Arkada görünen ise St. Jacobi kilisesi

     Arabamızı Europa Center'dan alıp ( tam gün parası 12 Euro ödedik otopark ücreti ) Elbe nehrinin kıyısına doğru yola çıktık. Şansımıza tam nehrin yanında teknelere yakın bir yerde St Pauli Landungsbrücken'de park bulduk ve doğruca tekne turlarının yapıldığı alana yürüdük.

     Rıhtımdan liman turu teknelerinin oraya doğru yürürken karşımıza 1961 yılında yapılmış, 1986 yılına kadar kargo gemisi olarak kullanılmış, şuan müze olarak ziyaretçilerini ağırlayan Cap San Diego gemisi çıktı. Zaman darlığından uzaktan bakıp yolumuza devam ettik. 

     Rıhtım yolunda birçok sokak gösterisi görmek mümkün. Ama en çok ilgiyi havada asılı duranlar görüyor. 


     Cap San Diego müzesinin hemen yanında Rickmer Rickmers Müzesi var. Burası açıkçası çok dikkatimi çekmedi Hamburg'u gezerken. Bu gemi 1896 yılında yapılmış. Amerika'ya yük taşıyan bu 3 direkli gemi günümüzde hem müze hem de restoran olarak hizmet vermekte. Ayrıca Hamburg doğumlu yönetmen Fatih Akın'ın '' Duvara karşı - Yaşamın Kıyısında - The Cut '' üçlemesinin son filmi The Cut'ın bazı sahneleri için yine bu gemi kullanılmış. Gezmediğime pişman oldum açıkçası...


     St Pauli Landungsbrücken bölgesi çok hareketli bir yer turistik açıdan. Rıhtım boyu yürüdükçe önünüze birçok şey çıkıyor. Cap Anamur Anıtı bunlardan biri mesela. 1979'da bir grup Alman'ın Vietnam'da savaştan kaçan " boat people "ları kurtarmak için başlattıkları kampanya sonucu aldıkları geminin ve daha sonra kurulan örgütün adı CAP ANAMUR'dur. Kuruluşundan 2004'e kadar denizden 10375 kişiyi kurtardılar ve zor durumdaki 35000 kişiye tıbbi yardım yaptılar.
    
     Nedir '' boat people '' derseniz; Saigon'nun işgalinin ve tüm Vietnam'da sosyalist yönetimin kurulmasından sonra, daha önce Güney Vietnam'da yaşayan fakat sosyalist yönetimin kendilerine baskı uygulayacağını düşünen insanlara verilen ad. Bu ismin verilmesinin sebebi, bu insanların deniz yolu ile çevre ülkelere kaçmaya çalışmasıdır. Bu insanlar o kadar çoklardır ki (sadece 1 milyon kişi ABD'ye göçmüştür) çevre ülkeler artık bunları kabul etmezler ve bu insanlar hiçbir ülkeye yanaşamadan bir süre açık denizde yaşamaya zorunlu kalırlar. Ve sonunda hepsi açık denizlerde hastalıklara veya fırtınalara kurban olurlar.

     Tekne turumuz için biletlerimiz aldıktan sonra 15 dk. kısa sürede karnımızı doyurup, Hamburg'un yerel birası Astra'yı içip tekneye doğru yollandık. Tur için yarım saatlik kısa tur ve bir saatlik uzun tur seçenekleri var. Biz uzun turu tercih edip liman bölgesinin derinlerine kadar ilerledik. 



     Hitler'in Küllerini barındıran Elbe nehrinin rıhtımında birçok restoran, kafe, hediyelik eşya satan dükkanlar bulunuyor. Buradaki hediyelikleri biraz pahalı size tavsiyem fiyat araştırması yaparak ürünleri almanızdır. 


     Denize kıyısı olmayıp Avrupa'nın 2., Dünya'nın 9. büyük limanın içlerine yolculuk yapınca insan gerçekten büyüleniyor. Yolculuğumuz başlangıcında U-434 denizaltı'nın yanından geçiyoruz. Bu denizaltı, Rusya'dan uzun pazarlıklar sonucu alınmış ve 26 yıl boyunca Amerika'da Casusluk, Küba'da ambargoyu kırmak, Rus sahasını korumak gibi görevlerde bulunmuş. Eğer sizin zamanınız bolsa bu denizaltı müzesini gezilecekler arasına ekleyebilirsiniz.

     Denizaltının hemen arkasında St. Pauli Kilisesi bulunuyor

     Biraz daha tekneyle ilerledikten sonra Hamburg'un Meşhur Fischmarkt'ın önünden geçiyoruz. Burası Hamburg'luların bir nevi ayılma mekanı. Pazar günleri sabah 5 gibi açılan bu eski han, balık ve sebze-meyve pazarı, aynı zamanda konserlerin düzenlendiği bir yapı. 

     Fischmarkt'dan sonra Corporate Planning binasını görüyoruz. Hamburg'un ünlü mimarlarının yaptığı modern binaların arasında ilerliyoruz.


     

     Limana içine girince devasa büyüklükteki gemileri ve iş makinelerini görünce 3 tarafı denizlerle çevrili ülkemde biz bunu neden yapamıyoruz diye düşünmemek elde değil. :(








     Liman bölgesinden çıkıp Hafencity'e doğru gittiğimizde karşımızı daha yapımı henüz tamamlanmamış Elbe Filarmoni Konser Binası çıkıyor. 2007'de yapımı başlayan Elbe Filarmoni, 2017'de bitmesi planlanıyor.



     
Unilever binası
      1 saatlik tekne turumuzu bitirdikten sonra Elbe Tüneli'ne gidecektik ama zaman darlığından dolayı gidemedik. Hafencity bölgesine doğru yürümeye başlıdık. Hafencity bölgesinde gezilecek çok yer var. 

     Biz bu kadar seçenek içerisinden Miniatur Wunderland'ı seçtik. İki kardeşin kurduğu bu model - maket müzesi, 6400 m2'lik alana kurulu, 170 bilgisayarla yönetilen ;

                                            mevcut (08.2007) >>> planlanan (2015 e kadar)
ray uzunluğu :                                   9000 metre >>> 20.000 metre
model alanı :                                        1150 m2 >>> 2300 m2                      
loko :                                                          700 >>> 1300
vagon :                                     10 000 den fazla >>> 15000
en uzun katar :                                              14.50 metre
işık :                                                     250 000 >>> 500 000
insan :                                                   160 000 >>> 300 000
ev+köprü :                                                2800 >>> 6000
araba :                                                      4000 >>> 10 000
ağaç :                                                   165 000 >>> 330 000
çalışma saati :                                       475 000 >>> 850 000
maliyet :                                  8.700.000,- euro >>> 15.000.000,- euro

     Miniatur Wunderland'ı bu iki kardeş kurarken beş parasız belediyeye projeyi sunuyorlar ve buranın turistler için çok önemli bir yer haline geleceğini inandırıyorlar. 200.000 Euro destek alıp gerçekleştirdikleri bu yapı şu an para basıyor desek yanlış olmaz. ( giriş ücreti 12 Euro )
       



     Miniatur Wunderland 8 bölümden oluşuyor ( Middle Germany, Knuffingen, Austria, Hamburg, America, Scandinavia, Switzerland, Knuffingen Airport ) şuan için. Zaman geçtikçe yeni şehirleri ekliyorlar. 













































     1 günde Hamburg'da gezebildiğim yerleri az buçuk tanıtmaya çalıştım sizlere. Hamburg gerçekten çok güzel bir şehir ve 1 günden fazlasını hakediyor. Mesela meşhur St. Pauli gece hayatını göremedim. Siz görün :)  


0 yorum:

Yorum Gönder